
Yalnız Mazhar Osman’ın değil, bir devrin ve tanıdıklarınızın hikâyesi
- Medya
- 10 Aralık 2017
HAKKI DEVRİM
09.09.2001
*
Aslında Mazhar Osman’dan söz edeceğim, dedim. Adı deyimlerde yer alan, âdeta efsaneleşmiş bir hekimdi.
Liz Behmoaras, «Kapalı Kutudaki Fırtına» adlı kitabında Mazhar Osman’ı anlatıyor (Remzi Kitabevi). Bir hayat hikâyesi ki, heyecanlı macera romanıymışçasına keyifle okuyabilirsiniz; ilgi duyarak, çok şey öğrenerek.
Liz Hanım, namuslu bir biyografi yazarı. «Kitabın sonuna doğru adama âşık oldum» dediği halde, meziyetleri kadar kahramanının kusurlarını da yazmaktan geri durmamış.
Medeniyete, bilgiye, çağdaşlığa hayran bir hekim Mazhar Osman, ama kadınlara bakış açısıyla da kaba, hoyrat, geçmişte kalmış bir adam. Çok evlilikten yana mesela. Oğullarına bir nasihati de şu:
• Kadın dediğiniz pisuvar gibidir, bir-iki işersin, rahatlarsın, o kadar!
İnanılır gibi değil!
Beride, gözünü yukarılara dikmiş bir hekimin hayatla, meslektaşlarıyla, yönetimle, geri kafalılıkla, hastalar ve hastanelerle amansız mücadelesinin, sahiden iyi anlatılmış hikâyesi.
Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, Mütareke… Dönemin İstanbul’u, Almanya’sı, Paris’i…
İstanbul’dan trenle Berlin üç gün sürüyor; İzmir’e gitmek de öyle. Muayeneye çağıran İzmir’in varlıklı bir ailesidir Mazhar Osman’ı, gitmezlik edemez. Ama gidiş dönüş altı gün sürüyor, tasavvur edebilir misiniz? Bir gece Eskişehir’de, bir gece Afyon’da kalması gerekiyor.
İstanbul’da telefon numaraları üç rakamdan ibaret. Atlı tramvaydan elektriklisine yeni yeni geçiliyor.
Akıl hastalarını «deli» yaftasından kurtarmaya çalışan Mazhar Osman’ın önündeki engel kim bilir misiniz? Bizzat Sultan
İkinci Abdülhamid hazretleri! Kardeşi Beşinci Murad’ı Çırağan’da hapsetmiş, deliliğin tedavi edilebilir bir hastalık olduğu yüksek sesle söylensin istemiyor.
Şimdi gene isimler sayacağım size. Bu sefer Mazhar Osman’ın hayatı boyunca karşılaştığı ve mahremiyetlerine girdiği, hep bildiğimiz ünlüler: Tevfik Fikret, Adnan Adıvar, Abdülhak Hâmit Tarhan, Neyzen Tevfik, Fikret Mualla, Abdullah Cevdet, Naşit Özcan, Tarık Carım, Afife Jale… Ve hocanın ünlü öğrencileri: İhsan Şükrü Aksel, Fahrettin Kerim Gökay, Kâzım Dağyolu, Rahmi Duman…
Liz Behmoaras’ı kutlarım.
Bir küçük notum var: Cyrano de Bergerac’ı Türkçe’ye çeviren Sabahattin Eyüboğlu değil, Sabri Esat Siyavuşgil’dir.